Bilinç altımız sorunlardan en az etkilenmek için
çeşitli şekillerde kendi rahatlatmaya çalışan savunma mekanizmaları geliştirir. Buna en güzel örnek üniversite öğrencisidir. Sınavdan bir gün önce çalışmaya başlayan öğrenci ne kadar zorlasa da faydası olmayacaktır. Bunu bilen öğrenci çeşitli bahaneler uydurarak kendi vicdanını rahatlatmaya çalışır.
Madde 1: Öğrenci evine gelir. Üstüne rahat birşeyler giydikten sonra ders çalışmaya uygun hale getirir. Bunun için dağınık eşyalarını toplar ki en muhtemel olan yataktır. Öncelikle yatağını toplar. Sonra adı ders çalışma masası olan ve genelde pek bu amaç için kullanılmayan masaya el atar. O masanın olmassa olmazları vardır kirli bardak ve tabaklar bunları mutfağa yığmaya başlar. Peşine dikkatini dağıtacak olan her şeyi ortadan kaldırır. Masasını pırıl pırıl temizler.
Madde 2: Öğrenci bunca fiziksel aktivite sonucunda yorulmuş ve açıkmıştır. En beklenen ev arkadaşı yemeği hazırlamış ve onu yemeğe çağırmasıdır ki bu pek olmaz. mutfağa giren öğrencimiz öncelikle katılına suyu kor ve makarnanın bitmiş olmaması için duaya başlar. Yapılan makarna afiyetle yenir.
Madde 3: Artık öğrencimizin karnı tok sırtı pektir. Ders çalışmaya başlayabilir. Fakat oda ne ders notları karma karışık. Ders notlarını kategorilere ayırır. Sayfa numaraları verir. Tek tek zımbalar. Renkli kalemler le çizer. Böylece ders çalışmaktan 2 saat daha yırtmış olur. Ayrıca çalışırken de her 15 dk bir kaç sayfa çalıştığını ne kadar konu kaldığını böle giderse ne kadar zaman sonra çalışma işleminin biteceğini hesaplar.
Madde 4: Strese giren öğrenci kafası kaşımaya başlar. Kağıt üzerine düşen saç dersi kepek ve saçlar onun en az yarım saat daha ders çalışmaktan yırtmasını sağlar. Saçların yağlandığını ve yemeğin verdiği ağırlığıda fark edip duş almak isteyen öğrencimiz kendisini daha rahat uyanmış ve yemeğin ağırlığından kurtulmuş olarak hisseteceği için duşa girer ve bu öğrencimiz en az bir saat daha ders yapamaz.
Madde 5: Düşmekte olan bir uçakta ataiz yoktur. Duştan çıkmanın verdiği temizlik ve rahatlamayla abdesini alan ve vakit namazından sonra dua eden öğrencimiz yaklaşık 30 dk kıble aramadan sonra işini halleder tam derse oturmuştu ki
Madde 6: Kantinde gördüğü aşık olduğu kişiyi hatırlamaya ve dalıp gitmeye başlar ve bu en iyi ihtimalle toparlanmasına bir saat daha ekler.
Madde 7: Zamanın ilerlemesiyle öğrencinin aklı önce plazma haline sonrada sıvı hale geçer. Buharlaşmaya ramak kala öğrenci bay derinlere dalar. ve ATTIM HAFIZAYA BAŞLADIM KATEGORİLERE AYIRMAYA BEYİN BEDAVA diye sayıklarken bulur kendini.
Madde 8: 10 dk uyuyup kendine geleyim diyen öğrencimiz dersten en az 3 saat daha yırtar. Uyku mahmurluğuyla ders çalışmaya başlayan öğrencimiz kalemin ucunun kırılmasıyla irkilir ve başlar kalemi tamir etmeye (bozuk olsa da olmasa da).Bu arada kalem fabrikasının arkasından atıp tutmak biraz uykusunun açılmasına neden olur.
Madde 9: Denize düşen yılana sarılır. Daha önce selam bile vermediği kader arkadaşlarıyla başlar iştihare yapmaya. Sorular nereden gelir hangi konular çıkar yüzdeler hesaplanırken hocanın derste konularla ilgili verdiği tüyolar düşünülür.
Madde 10: Artık bütün sistemler iyice çalışmaya başladığından tuvalet ihtiyacı duyan öğrencimiz birazda tuvalette uyuklar. Artık çareler tükenmiştir.
Madde 11: Artık giyinip okula gitme vakti. Fakat gözler hala dalıyordur fakat daha uzun ve anlamsız.
Madde 12: Rapor alıp mazeret sınavlarıyla yırtmaya çalışmak. Bu akla yatkın fikirle beraber sarılır telefona eller tanış doktor için. Fakat final sınavıysa raporun bir işe yaramadığını anlayan öğrencimiz büyük bir yıkıklıkla kapıya doğru yollanır.
Madde 13: Öğrencimizin uzun bir iç hesaplama sonucu kendini kandırdığı anlar ve bundan sonra hiç bir işini aksatmamaya ve derslerine günü gününe çalışmaya karar verir. Daha sonra sınava girmemeye karar verir. Tekrar en sevdiği şeyi yapmaya karar veririr.
YATAR...
25 Şubat 2013 Pazartesi
21 Şubat 2013 Perşembe
Ne zor işmiş arkadaş
Her insanın uğraşmaktan haz aldığı keyif aldığı bir uğraşları
vardır. Bu uğraşlar öle bir şey ki kimisin yapımı zor kimisinin yapımı oldukça
kolaydır. Mesela sağlık sıkıntısı olmayan bir kişi hobilerinin arasında yürüyüş
yapma yürümek var. Onu yapmak pek zor olmasa gerek ama hobilerinin arasında
uçak maketi yapmak olan biri için aynı şeyleri söylemek biraz abes olsa gerek. Şimdi
asıl anlatmak istediğime gelelim. Benim hobim arasında olan ve yapmaktan
gerçekten keyif aldığım işlerden biri de blog yazmak. Dediğim gibi bu blog
yazarlığında da (ki kendime hala en ufak bir yazar diyemem ) ki genel bir sorun
sıkıntı olsa gerek sürekli yazmak ve devamlılığı sağlamak. Blog yazarlığının en
zor yanı bu desem pek yanılacağımı sanmıyorum.
Kendi kendime aldığım
kararlarda hafta en az bir yazı paylaşmak. He yazı öle yazmak istedim yazarım
gibi hiçbir zaman olmuyor ki 3 haftadır bu sıkıntı içindeyim. O kadar yazmak
istiyorum ama yok yazamıyorum. Yazacak konu bulamıyorum. İçim içimi yiyor ama
yok ilham meleği dedikler melek bir türlü uğramıyor sebebini bir türlü
anlamıyorum ki okuyanlar kendilerine göre bir sebep buldular ama o değil.
Neyse facebook etkinlik takvimime gelen bir bildirimde 2 gün
sonra üniversitemizin artı kariyer kulübümüzün oluşturmuş olduğu “ Geleceğini şimdi
yönet ” adlı semineri olduğunu gördüm biraz inceledim pek sağlam işime yarıyacak
bişi gibi pek gelmedi ama dedim belki yazacak bişeyler çıkar.
O iki günün ardından hiçbir
ücret ödemenden üniversitemizin konferans salonunda yerimizi aldık. Yaklaşık 45dk
rötarlı başlayan semineri dinledik ama gerçekten pek faydalı değildi ( ilk 25
dk sonra çıktım ) nasıl kredi alınır kimler ala bilir kredi kartı nasıl
kullanılır. Türk’üz ya biz kredi kartında kullanmada ne varmış dedim kendi
kendime ama sıkıyorum kendimi ses kaydedicisini açtım ki akşama blogda bişeyler paylaşım. Yok olacak gibi değil çıktım düşünüyorum öylemi yazsam böylemi yazsam.
Neyse vazgeçtim
semineri yazmaktan aklıma birkaç bişi geliyor ama hani olacak gibi değil
kaliteli bişiler yazmak istiyorum. Öle yok böle yok derken aradan iki üç gün geçti hala yazmıyorum
yazmak sıkıntı değil. Herkes istediği zaman yazmaz her önüne gelen şeyi de
yazamıyorsun ki kaliteyi yakalayasın. Öle olmuyor böle olmuyor işim içimi yiyor
derken dedim konu bulmak, yazmak ve yazının devamlılığını sağlamak çok zor ve
blog yazarları arasında ortak sorun olsa gerek diye düşündüm ve bismillah dedim
aldım laptopumu elime.
Yazmak, insanın
kendin ifade etmesi için güzel bir yöntem ama onun kadar da zor bir şey yok ben
bunu anladım ha şunu diyebilirsiniz da sen nesin ki ne yazdın da yazmanın zor
olacağını bilirsin. Haklısının daha bişi yazdım sayılmaz ama çok zor bir işen
az onun kadar zor olan bir konuda yazacak konu bulmak.
Artık bu blog yanında www.muhendisce.net
adlı mühendislik sitesinde de yazmaya başladım oradan da takip edebilirsiniz
Roman, dergi, hikaye, köşe yazısı, blog vs. yazan herkese
gerçekten allah kolaylıklar versin çok zor bir işle uğraşıyorlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)